26.09.2016

Hekimhan tarihçesi

 

İlçemizin tarihsel süreci ile ilgili yaptığımız araştırmalar sonucunda; geçmişe ışık tutacak pek çok ayrıntı saklanıp günümüze ulaştırılmadığı için, aşağıda okuyacaklarınız dışında elimize tutarlı bilgiler geçmemiştir. Birçok kaynaktan edindiğimiz bu bilgiler, alındıkları kaynakların tutarlılıkları doğrultusunda harmanlanıp bilgilerinize sunulmuştur.Hekimhan ilçesinin bir yerleşim yeri olarak ne zaman kurulduğu, buralarda yasayan insanların nasıl bir hayat sürdürdükleri hakkında çok fazla bilgi yoktur. Bunun sebepleri arasında, günümüze eski çağlarla ilgili çok fazla bilgi ulaşmamış olması ve de ulaşanların da henüz arkeolojik değerlendirmeye tabi tutulmamış olması gösterilebilir. Elimizdeki bilgiler doğrultusunda bu tarihsel süreci inceleyecek olursak;Hekimhan; M.ö. 2. yüzyıl ile M.S. 14. yüzyıl arasında güncelliğini korumuş ve başlangıç noktası çin´in başkenti Pekin olanİpek Yolu - Bakır Yolu´ nu kullanan kervanların geçtiği bir yol kavşağında bulunmaktadır. O süreçte, Hekimhan üzerinde bir yerleşim olup olmadığı hakkında günümüze ulaşmış bir bilgi yoktur.

Bununla birlikte, Hekimhan, daha sonraki süreçlerde, bu seferde Kral Yolu üzerinde olması nedeniyle bir geçiş noktası olması işlevini devam ettirmiştir. Kral Yolu´ nun Kilikya´ dan Susa´ ya giden şark kısmının, İran kudretinin başlangıcından da eski olduğu, İran İmparatorluğu´ nun yollarının muhtelif kısımlarının, İran devrinden pek çok evvel Asur hükümdarı tarafından kullanılmış olduğu bilinmektedir. Ramsay; bu yolun Persler´ den önce Hititler´ in de kullanıldığını belirterek, Anadolu´ nun kuzeyinde oluşan Hitit Medeniyeti´ nin varlığını ancak, Sard şehri ile Kızılırmak doğusundaki memleketlerin arasında sıkı bir gidiş gelişin yapıldığı, iyi yapılmış ve en azından iyi bir köprüsü bulunan bir yol ile sürdürmüş olabileceğini ve bu yolun, İranlılar Anadolu´ya girmeden (M.ö. 550´den) evvel kullanılmakta olduğunu söylemiştir. Sonraları, Hindistan´dan Ege Denizi kıyılarına kadar olan topraklarda Perslerin (M.ö. 559-330) kurdukları hakimiyet doğu ve batı arasında beşeri ilişkilerinin artmasına yol açmış, "Yunan felsefesinin ana kaynağı olan İyonya tefekkürü ile Mısır ve doğu düşünceleri arasında yakınlaşma ve kaynaşma imkanı artmıştır. Bu kaynaşma, Girit´ te batıya ve doğuya doğru genişleyip çok ekonomik bir birleşme şeklinde belirmiştir. Persler, Hititler´ den buyana kullanılan Kral Yolu´ na işlerlik kazandırmışlar ve bu yolu, Efes ve İzmir´den başlatıp, Lidyalılar´ ın başkenti Sard´ da birleştürerek, kuzeyde Hititler´ in başkenti Boğazkale´ ye bağlamışlar, sonra da güney doğuya doğru Kapadokya´ ya, oradan da Malatya, Harput, Diyarbakır, Mardin üzerinden başkentleri Susa´ ya bağlamışlardır. Bu yolun Malatya - Sivas arasındaki bölümünün Hekimhan´ın kuzeyinde bulunan Zurbahan Dağı´ nın eteğinden geçtiği bilinmektedir.

Yukarıdaki bilgiler ışığında Hekimhan ve çevresinin M.ö. 2. yüzyılda ticaret hayat açısından bulunduğu yer itibariyle lojistik bir önemi olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte bölgedeki ilk yerleşimin M.ö. 4000-3000 yılları arasında ´Geç Kalkolitik´ devrinde başladığı yapılan arkeolojik kazılardan anlaşılmıştır. Güzelyurt Höyük yüzey buluntuları ve bölgede yapılan arkeolojik yüzey araştırması sonucu bulunan seramik örnekleri, bölgenin M.ö. 5000 yılında iskan gördüğünü doğrulamıştır. Yörede bulunan ana seramik çeşidi tek renk olup; ateşte az pişirilmiş koyu astarlıdır. Bu seramik dışında ithal malı olduğu sanılan Halef (Suriye) tipi seramiğe de Hekimhan´da sıkça rastlanılmıştır.

İlçe çevresindeki köylerde bulunan eski eser kalıntılar da, ilçede yerleşimin eskilere çağlara dayandığını doğrular. Bu eski eser kalıntıları arasında; ilçenin kuzey batısında bulunan Erdehen (Beykent) Köyü´nde eski su kemerleri, kilise yerleri, yine aynı köyün güneyinde Asar Kaya denilen yerde yeraltı sanayi çarşısı, Girmana (Kirmanlı) beldesinde toprak höyükler, Kocaözü Kasabasında kırma taş höyük, Ansur, Mişevge, İbocuk Köyü´nde ve Kanlıdere civarında kabartma resimler, yapay mağaralar, tümülüsler, kale ve kral mezarları, Bogazgören (Şirzi) ve Başak köylerinde Hititlere ait hiyeroglif yazıtlar, Güzelyurt Kasabasında Hasartepe Höyük, Doğu Romalılara ait kale, mezar ve kilise, Hasançelebi´ye bağlı Bahçedamı Köyü sınırları içerisinde Kalatepe Höyüğü, Kuluncak´ta Eşref Höyük, Ballıkaya´da Roma dönemine ait mezarlar gibi tarihi kalıntılar mevcuttur.

Malatya ve çevresi 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılıncaya kadar sırasıyla Hititler, Asurlular, Urartular, Medler, Persler, İskender İmparatorluğu Varisi Seleskoslar, Romalilar, Bizanslilar, Selçuklular, Danişmendler, Memlüklüler, Sasaniler, Emeviler, Abbasiler v.s. devlet ve devletçikler arasında durmadan el değiştirmiş durmuştur.

Malazgirt Zaferi´yle birlikte, Danişmendliler´ den sonra Malatya´ yı yurt edinen Selçuklular dönemi Malatya´nın altın çağı olmuştur. Şehir, mimari eserlerle süslenmiş, halkın yüzü gülmüş, bir çok bilgin Malatya´ya gelip yerleşmiştir. Bugün Malatya çevresindeki bir çok eser, bu devrin bize kadar gelebilen armağanlarıdır. Bunlar arasında 13. yüzyılda Selçuklular tarafından ilçemiz topraklarına yaptırılan han da vardır. Bu han bize Hekimhan´daki yerleşimle ilgili ilk somut bilgileri vermektedir. Bu bilgileri irdelemek için de hanın kuzeyinde bulunan ve Selçuklular tarafından yaptırılan 1. kısmın giriş kapısının üstündeki sivri bölüme yerleştirilmiş kitabeyi incelemek gerekir. Bu kitabenin sol kenarı Ermenice, ortası Selçukluca, sağ kenarı da Süryanice olarak yazılmıştır. Bu yazılar birbirlerini teyit eder durumdadır. Kitabenin Selçuklu sülüsü ile yazılı olan bölümünde hanın 1. kısmının yapımı ile ilgili bilgiler vardır. Bu bilgilere gore han; 1218 Miladi 615 Hicri yılında, tahta çıkmadan önce Malatya Valisi olarak vazifelendirilmiş olan 2. Kılıçarslan´ın torunu, 1. Gıyasettin Keyhüsrev´in oğlu Anadolu Selçuklu Sultanı 1. İzzettin Keykavus (1219 - 1237) tarafından, devrin ünlü doktorlarından Malatyalı Ebu-l Hasan Ela-Şamas El Hekim Selim El-Malati´ye yaptırılmıştır. Daha sonra da onun hekimliğine vurgu yapılarak hana halk arasında ´Han-ı Hekim´ yani ´Hekimin Hanı´ denilmeye başlanmıştır. ilçemizin şimdiki ismi alması da o zamanlardan gelen ve hana takılan bu isimdendir. Selçuklu Sultan Hanlarının geleneklerini devam ettiren bu 1. kısım, önde revaklı kare avlu, avluyu takiben hol ile girilen tek odadan ibaret olan büyük bir kısımdan oluşur. Dikdörtgen planlı, avlulu ve eyvanlı yapı grubundadır. Eski Malatya´daki büyük hanın stilindedir.

Hekimhan toprakları, Selçukluklulardan sonra, Osmanlı Devleti´ nin eline geçmiştir. İlçe merkezi, 16. y.y. ortalarında (1560) Keban´a bağlı Malatya Livası´ ndan Akçadağ nahiyesinin, Kozdere Köyü´ ne bağlı bir mezradır. Bu mezranın bulunduğu topraklar, Osmanlı Devleti´ inin en parlak, en kuvvetli zamanlarında, Bağdat Yolu üzerinde olması ve bölgenin coğrafi konumu ve aynı şekilde arazisinin geçişli, dağlık arazi olması nedeniyle Osmanlı Devleti tarafından, Alacadağ Hanları, Hekimhan Ağaları gibi ağalıklara verilmiştir. Osmanlı Devleti bu oluşumlardan asker, vergi ve ağnam (eskiden koyun ve keçiden alınan vergi) almamıştır. Bu da bölgenin yönetimsel anlamda bir boşlukta kalmasına sebebiyet vermiştir. Bölgenin sahipsiz bırakılmasından doğan idari ve güvenlik boşluk meşrutiyete gelinceye kadar devam etmiş ve buralar devlet tarafından ihmal edilerek kendi haline bırakılmıştır. Bölge, güvenlik açısından büyük boşluklar barındırdığı için, zaman içerisinde eşkıyalar türemiş ve bölgeye hakim olmuşlardır.

Hekimhan ilçesinin ´ bir yerleşim yeri ´ olarak önem kazanması, Osmanlı Devleti´ nin Duraklama döneminde, 1656 - 1661 yılları arasında Köprülü Mehmet Paşa tarafından, içerisinde bulunan hanın, askeri amaçlı onarılması sürecine rastlar. I. İbrahim ´in (1640-1648) 6 yıllık saltanatı sonrası devlet her açıdan kötülemeye başlayınca, padişah 1648 yılında öldürülmüştür. Yerine, çocuk yaştaki IV. Mehmet Osmanlı tahtına çıkarılmıştır. (1648-1687). İç karışılıklar sonucu, Harem ve Yeniçeri Ocağı devlet işlerine istedikleri gibi müdahale eder duruma geline, Bu kötü gidişe dur demek için 1656´da 75 yaşındaki Köprülü Mehmet Paşa´ ın Valide Turhan Sultan tarafından sadrazamlığa getirilmiştir. Köprülü Mehmet Paşa, 6 yıllık görevi sürecinde Osmanlı Devleti içerisindeki karışıklıkları düzeltmek ve merkezi otoriteyi güçlendirip Anadolu´daki isyanları bastırmak için çalışmıştır. İç karışıklıkların önlenebilmesi için taşra teşkilatını güçlendirmiştir ve bunun neticesinde içeride ve dışarıda geçicide olsa bir istikrar sağlanmıştır.

Köprülü, taşra teşkilatının güçlendirilmesi sürecinde (özellikle askeri açıdan bir gereksinim olmasından dolayı ) Anadolu´daki tüm yolları ve bu yollar üzerindeki konuk yerlerini revizyondan geçirtip eksikliklerini tamamlatmış ve gerekli gördüğü yerlere de yeni hanlar yaptırmıştır. - Ulaşımın tamamen karayoluyla yapıldığı zamanlarda konaklama yerleri o zamanın hanlarıydı. Bu hanlar, büyük kervan kafileleri ve bir yönden başka yöne doğru giden ordular için gerekli olan ve özellikle kışa özel barınma yerleri konumundaydılar. Bu tür hanların çevresinde genellikle, askerlerin temizce yıkanabilecekleri bir hamam, bir günlük yiyecek ikmalini yapacakları bir iaşe ambarı, topluca namaz kılabilecekleri bir de camii bulunurdu. ilçemizdeki han da bu özellikleri taşıyan hanlardan biriydi. Kangal´dan çıkan bir kafile veya kervan o zamanlar Alacahan´ a, sonra Hasançelibioğlu Hanı´na, oradan Küllühan´ a, oradan da Hekimhan´ a gelirdi. Malatya´ya gitmek için de Hasani Patrik Hanı´na uğrayarak (Fethiye´ye), şimdiki düzlük ortasındaki Yazıhan´ dan Eski Malatya´ya varırdı. - İlçemizdeki hanın güncelliğini kaybetmemiş bir ulaşım ağının içerisinde bulunmasından dolayı, uygun şartlara sahip bir konaklama bölgesi olarak tespit edilmesi, Köprülü Mehmet Paşa zamanında revize edilmesine sebep olmuştur. Bu süreç içerisinde Selçuklulardan kalma hanın çevresine ek olarak (Günümüzdeki hükümet daireleri yerine devlet iaşe konağı olarak kullanılmak üzere) 2. bir kısım yaptırılmıştır. (Buna ek olarak bir rivayete göre, handa yapılan bu revizyonun sebebi, IV. Mehmet´in Bağdat seferi sırasında yaptırdığı yol üzerinde olmasından kaynaklanmaktadır.) Hanın bu bölümünün giriş kapısının üzerinde bulunan 2. kitabede, 1. kısmın tamiri ve yeni eklenen bölüm ile ilgili bilgiler vardır. Kitabenin bulunduğu kapının açıldığı 2. kısım, günümüzde iş yerleri olarak kullanılan kısımdır. Bu kısım ölçüleri birbirini tutmayan odalarla sarılmıştır. Tipik Osmanlı mimarisine örnek teşkil eder vaziyettedir. Odaların üstü beşik tonozlarla örtülü olup içlerinde birer ocak vardır.

1876 yılına gelindiğinde Hekimhan, Diyarbakır vilayetine bağlı bulunan Malatya Sancağı, Akçadağ Nahiyesine bağlı köy yerleşmesi konumunda bulunmaktadır.

1884 yılında idari olarak belediyelik olan Hekimhan, aynı tarihli Mamerat´ül Aziz Salnamesi´ne göre Akçadağ´ a bağlı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yalnız salnamede o döneme ait vilayet, sancak ve ilçelere ait bilgilerin daha fazla bulunması, Hekimhan´ ın da o zamanlar bucak olması salnamede Hekimhan ile ilgili verilerin azlığına neden olmuştur. 1310 (miladi 1892-93) tarihli Mamerat´ül Aziz Salnamesi´ nde, Hekimhan´ da, bir hükümet konağı ve bir telgrafhane, 4 tane han, 500 hane, 100 tane ticarethane, Kuruçay Vadisi boyunca yoğunlaşmış 10 tane değirmen bulunduğu ve yaklaşık olarak 2450 - 2950 arasında nüfusun yaşadığı belirtilmektedir. Eğitim kurumu olarak da 1 Sübyan Mektebi ve bir de Rüştiye Mektebi bulunduğu, bu mektebin 30 tane öğrencisi olduğu yazmaktadır.

1892 yılında yayınlanan ´La Turque De Asie adlı Vital Cuinet´ e ait eserde, Hekimhan ile ilgili nüfus verileri ve Hekimhan´ da bulunan hane sayıları verilmektedir. Cuinet´ e göre 1892´ de Akçadağ´ a bağlı belediyelik olan Hekimhan´ da 800 hane ve 2610 nüfus yaşadığı belirtilmektedir.

13 Ağustos 1913´ de, Hekimhan´ da yaşayan ileri gelenlerin, bucaklarının ilçe yapılması için senatoya çektiği telgrafta, Hekimhan; "ortaokul ve ilkokul, telgraf ve postane ve belediye, çarşı-pazar gibi uygar araçları, cami ve otuz-kırk parça İslam ve Hıristiyan güruhun oluşturduğu köyü, beş yüzü aşkın haneyi içine alan bir kasabadır." diye tarif edilmektedir.

Osmanlı Devleti´ nin Duraklama Döneminde, hanın onarımdan geçmesi bile, bölgenin göz ardı edilmemesine yetmemiştir. Hekimhan´ ın, Akçadağ´ a bağlı olmasından, Akçadağ´ ında Hekimhan´ a uzaklığından - ki o zaman Akçadağ´ a iki yolla gidilebilmekteydi. On sekiz saatlik olanı kış günleri ve baharda Tohma Nehri´ nin taşması nedeniyle kullanılamamakta, öbürü ise otuz saat sürmekte, halk türlü eziyet ve sıkıntı çekmekteydi. - bölgede bir uzun zaman önce oluşan idari boşluk Cumhuriyetin ilanına kadar devam etmiştir. Bu süreç içerisinde Hekimhan´ ın eşrafının Hekimhan´ ın ilçe olması ile ilgili dilekleri artmıştır. Hatta, Hekimhan eşrafı, Hekimhan´ ın ilçe yapılması durumunda, bölge için harcanacak paranın ilk 2 yılını karşılayacaklarına dair güvence de vermiştir. Zamanın Hekimhan Belediye Reisi Mehmet Bey´in "Malatya´da Huzur-u Mutasarrıf-ı Ekremiye´ ye" çektiği 7 Temmuz 1336 (1920) tarihli telgraf, "Malatya´ yı Harput´ tan kurtaran Allah, bizi de Arga´ dan kurtarsın." temennisi ile başlamakta, - nahiyenin hızla kaymakamlık olmasına yardımcı olunması -, halkın dileği olarak istenilmektedir. Aynı telgrafın altına, şimdilik bir şey yapılamayacağının izahı ile evrakın hıfzına karar verildiği yazılmıştır. Bahse konu telgrafın çekilmesinden on, oniki gün sonra Elcezire Cephesi Kumandanı Mirliva Nihat Paşa´ nın bölgede eşkıyaca soyulmasının yankıları umulandan fazla olmuştur. Soygun olayını bizzat araştıran Nihat (Anılmış) Paşa, eşkıyanın takip ve yakalanması ile ilgili harekatı Hekimhan´ dan idare etmiştir. Bu harekat esnasında karşılaşılan idari zorluklar, Hekimhan´ın kaza olma gereğini ortaya çıkarmıştır.

Hekimhan, son olarak da 23 Haziran (rumi 1337) 1921´ de, Hasan çelebi ve Gelengeç bucakları birleştirilip ve merkezi Hekimhan kasabası olmak üzere ilçe sıfatını almış ve ilgili kararın Resmi Gazete´ de yayınlanmasıyla ilçe olarak Malatya´ ya bağlanmıştır. Cumhuriyetin ilanı ile beraber ilçe olan Hekimhan´ da memur kadrolarının noksanlığı ortaya çıkmış ve kaymakam tayini de gecikmiştir. Bunun üzerine Hekimhan eşrafından Nezir Efendi ile Hacı Ahmet, Kadir, Bekir ve Hüseyin isimli kişiler 8 Ağustos 1337 (1921) tarihinde T.B.M.M.´ ye bir telgraf çekerek, "kaymakam ve mal müdürsüz kaza olmaz." diyerek, kaymakam ve mal müdürü tayininin yapılmasını istemişlerdir. Hekimhan´ a gönderilen ilk kaymakam, İbrahim Vehbi Bey, 1925 yılı Eylül ayına kadar Hekimhan´da kalmıştır. Bu süreç içerisinde, bölgeyi eşkıyadan temizlemek için uğraşmış ve kız öğrenciler su taşkınlardan etkilenmeden okula gelebilsinler diye de Bağ evlerinin girişinde bulunan dereye bir köprü yaptırmıştır.

Hekimhan´ın ilçesel anlamda gelişmesine bakacak olursak; Hekimhan´ da ilk yerleşme, 1800 yılı öncesi Taşbaşı Mahallesi´ nde olmuştur. (Bu mahalle, 1993 yılında Belediye Meclisi tarafından mahallelerin bölünmesi sonucu, şu anda Köprülü Mehmet Paşa Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır.) İlçe 1925 yılına kadar köy görünümünde kalmış, 1965´ li yıllara doğru Bağyolu Mahallesi´ nde de yerleşimlerin oluşmaya başladığı gözlemlenmiştir. Bu süreçte nüfusun %60´ ı Taşbaşı Mahallesi´ nde bulunurken %40´ ı Bağyolu Mahallesi´ nde oturmaktaydı. 1970 yılına kadar olan dönemde demiryolunun bulunduğu alana doğru yani batıya doğru gelişme göstermiştir. İstasyon Caddesi ve çevresi bu dönemde oluşmuştur. İlçenin 1970 yılına kadar anayollar çevresinde yayılması sürecinde Yeni Mahalle, Taşbaşı, Bağyolu Mahallerinde oturum anlamında daha çok gelişme görülmüştür. 1970´ li yıllardan sonra Malatya - Hekimhan karayolunun asfaltlanması karayolunun yoğun kullanılmasına sebep olmuş ve Hekimhan´ daki gelişme Malatya Caddesine doğru olmuştur. Bu dönemde Köprülü Mehmet Paşa Mahallesi´ ne bitişik olarak gelişmiş olan Fatih Mahallesi ve Şehit Fethi Akyüz Mahallesi, Bağyolu Mahallesi´ nden ayrılarak oluşmuşlardır.O dönemde yapılan Endüstri Meslek Lisesi, Askerlik Şubesi, İlçe Tarım Müdürlüğü gibi resmi kuruluşlar da, konutlarla birlikte bu yöne doğru yapılanmıştır. İlçenin güneydoğusuna doğru gelişmenin olduğu bu dönemde bir çok ticarethane de Malatya Caddesi üzerine doğru yerleşmiştir. 1970´ li yıllarda belediye tarafından yaptırılan, 40 dükkanı bulunan hal o dönemde yoğun bir şekilde ticari olarak fonksiyonlarını sürdürürken 1980 yılı sonrası Malatya-Sivas karayolunun açılmasıyla gelişme yönü kuzeybatı yönüne doğru kaydığında Malatya caddesindeki ticarethaneler yavaş yavaş kapanmıştır. Bu ticarethanelerin yerleri artık depo olarak kullanılmaktadır. Bugün önemli ticarethanelerin bulunduğu Sivas Caddesi birçok resmi kurum ve kuruluşun da bulunduğu cadde konumundadır. Konut alanlarının gelişme yönünü de etkileyen Sivas-Malatya karayolu, Bahçelievler Mahallesi ve Karşıyaka Mahallelerini çevresine çekmeyi başarmıştır.

Bu gün ilçe müftülüğümüz bir ilçe müftüsü, iki vhki, bir şoför, bir yardımcı hizmet personeli ve 60 cami ile  hizmetini sürdürmektedir.